Deist Ve Ateistlere Cevaplar

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Deizm Nedir? Ve Deizm Yanılgıları Ve Yalanları. Okumadan Geçmeyelim Yoksa Çok Aldanır Çok Aldatırız

    EdepYahu
    EdepYahu


    Mesaj Sayısı : 20
    Puan : 52
    Kayıt tarihi : 01/02/17
    Nerden : Amerika

    Deizm Nedir? Ve Deizm Yanılgıları Ve Yalanları. Okumadan Geçmeyelim Yoksa Çok Aldanır Çok Aldatırız  Empty Deizm Nedir? Ve Deizm Yanılgıları Ve Yalanları. Okumadan Geçmeyelim Yoksa Çok Aldanır Çok Aldatırız

    Mesaj tarafından EdepYahu Perş. Tem. 29 2021, 15:50

    Deizm Nedir?

    Deizm, Birkaç Asır Önce Hristiyanlığın Hurafelerle Dolu Muhteviyatına, Akıl Ve Mantığın İsyan Etmesi İle Filizlenmeye Başlayan Bir Akımdır. Bu Akımın Taraftarları Başlangıçta, Kainattaki Düzenin Tesadüflerle Açıklanamayacak Kadar Mükemmel Olmasını Bir Yaratıcıya Verip, Teslis Gibi Akıllarının Ve Vicdanlarının Kabul Edemeyeceği Şeyleri De Reddederek Kendilerini Deist Olarak İlan Ediyorlardı.

    17. Yüzyılda Newton’un Evrendeki Düzenin Arkasında Evrensel Bir Kütle Çekimi Olduğunu Keşfetmesi, Evrenin Tabiat Kanunları Tarafından İdare Edildiği Tarzında Yeni Bir Anlayışa Kapı Açtı.

    Bu Ve Keppler, Copernicus Ve Galileo Gibi Geçmiş Doğa Bilimcilerinin Çalışmaları, Bazılarında Akıl-Tabanlı Bilimsel Yaklaşımın Dine Uygulanması Fikrini Uyandırdı. Bu Gelişmeler Aynı Zamanda Allah C.C.’ın Evreni Yarattıktan Sonra Tabiat Kanunları Uyarınca Harekete Geçirip Sonra Da Kendi Haline Terkettiği Görüşlerine İvme Kazandırdı. Alfred Montapert’in İfadesiyle, “Tabiat Kanunları, Dünyanın Görünmeyen Hükümetidir.” Evreni Tabiat Kanunlarının Yönettiği Anlayışı ‘Deizm’ Denen Batıl İnanç Sistemi Veya Felsefik Görüşünün Temelini Oluşturdu.

    Deizm Felsefesine Göre, Allah C.C.’ın Yaratmasının Bir Nedeni Yoktur Ve Dinlerin Tamamı Hurafedir. Kainatı Ve İnsanı Yaratan Bir Yaratıcı Vardır, Ancak Bu Yaratıcı İnsandan Hiçbir Şey Beklemeden Yaratmıştır. Yarattıktan Sonra Hiçbir Şeye Karışmamakta Ve İnsanı Özgür Bırakmaktadır. Tabiri Caizse, Deistlerin Tanrısı Suya Sabuna Dokunmayan, Kâinatı Yaratıp Daha Sonra Köşesine Çekilen Bir Tanrıdır.

    Bu Akım Zamanla Daha Fazla Kesimin Dikkatini Çeken Ve Yaratıcıya İnanan Ama Tabiri Caizse Dinlerle Problemi Olan Herkesin, Kendisini Taraftar Olarak Hissettiği Bir Akım Olmaya Başladı. Kim Dua Ediyor Kabul Olmuyor Hemen Deistim O Zaman Ben Der Gibi Saçma Sapan Fikirlere Sahip Olan Kişilerin Doluştuğu Bir Moda Oldu Aslında İnanç Değil ! ... Bu Akım; Tahrif Olmuş Muhteviyatlarından Dolayı, Hristiyan Ve Yahudiler İçin Mevcut Dinlerini Bıraktıkları Zaman Vicdanlarını Tatmin Edecek Bir Çözüm Gibi Gözüküyordu. Ancak “Donanımlı” Bir Müslüman İçin Bu Felsefenin Altı Doldurulamayacak Kadar Boştu.

    Fakat Asrımızın İman Hakikatlerinden Uzak Kalmış “Donanımsız” Müslümanlarının Bu Felsefe İle Akıllarının Karışması Mümkündür. Çünkü Bu Felsefeyi Savunanları Kullandıkları Argümanlar, Her Ne Kadar Bir İlah İnancına Sahip Oldukları İddiasıyla Yola Çıkmış Olsalar Bile Aslında Ateizm Akımlarının Kullandıkları Argümanlar İle Aynıdır. Yani İslam’a Saldırmak İçin Ellerindeki Argümanlar, Sadece Son Birkaç Asırlık Bir Müktesebat Değil Aksine 15 Asırlık İslam Düşmanlarının Kullandıkları Tüm Argümanlardır. Forum Sayfalarına Baktığınız Zaman Ateistlerle Ve Her Türlü Sapkın Ve Sapık Görüşlerle Birlikte Hareket Ettiklerini Görürsünüz.

    Bu Nedenle Bu Eseri Hazırlayıp, Deizmin Aslında Ne Olduğunu; Peygambersiz Ve Kitapsız Bir Din Olup Olamayacağını İzah Etmeye Karar Verdik.

    İlk Bölümde, Peygambere Ve Kitaplara İhtiyaç Olup Olmadığını Misallerle Değerlendirecek, Ardından Ölümden Sonra Bir Hayat Olmalı Mı Konusunu Değerlendirip Son Olarak Da Deistlerin Dinler Hakkındaki İddialarına Cevap Vermeye Çalışacağız. Gayret Bizden Muvaffakiyet Allah C.C.’tandır. Peygambere Ve Kitaba Gerek Var Mı?

    Deizm Felsefesinde; Kainatı Yaratıp, Kullarından Bir Şey Beklemeyen Bir İlah Tanımı Olduğundan Bahsettik. Deizm Felsefesinin Bu İlah Tanımından Hareket Edildiğinde, Beklentilerini Kullarına Anlatacak Elçilere De Gerek Olmamakta Ve Dolayısıyla Da Kitaplar Da Ortadan Kalkmaktadır. Peki Bizi Yaratıp, Ama Neden Yarattığını İfade Etmeyen Bizi Kendi Aklımız Ve Vicdanımızla Baş Başa Bırakan, Böyle Bir İlah Olabilir Mi? Bu Soruların Cevaplarını, Yani Elçisiz Bir İlah Anlayışının, Mümkün Olup Olamayacağını Misallerde Değerlendirmeye Çalışalım.

    Birinci Misal

    Topkapı Sarayı Gibi Bir Saraya İlk Defa Gittiğimizi Düşünelim. Bu Gezimizde Yalnız Olduğumuzu Varsayıyoruz. Saray Geniş Bir Alan İçindeki Pekçok Alt Bölümlerden Ve Odalardan Oluşmaktadır. Her Bölüm Kendi İçinde De Alt Bölümlere Ayrılmakta Ve Bu Bölümlerin İçinde Pek Çok Sanat Eseri Ve Tarihi Eser Barındırmaktadır. Ayrıca Sarayın Duvarlarında Ve İçeride Bulunan Bazı Kitaplarda Da Daha Önceden Bilmediğimiz Bir Yazı İle Anlamını Bilmediğimiz Pek Çok Şeyler Yazmaktadır.
    Şimdi Bu Durumda, Soru Sorabileceğimiz Birisi Veya Anlayabileceğimiz Bir Kitap Veya Döküman Olmadan O Koca Saray Bize Ne Kadar Anlam İfade Edebilirdi?

    Acaba “Ne Güzel Bir Saray, Her Şey Çok Anlamlı. Her Yapılan Çok Hikmetli Yapılmış” Diye Mi Düşünürdük, Yoksa “Saray Çok Güzel Ama, Neyin Neden Yapıldığını Anlamadık. İçinde Bir Tarif Edici Olmadan, Bu Sarayın Benim İçin Bir Anlamı Yok Mu?” Derdik?

    Dünyamız Ve İçindekiler Bir Sarayla Mukayese Edilemeyecek Kadar Mükemmel Yaratılmıştır. O Sarayın İçindeki Varlıkların Her Biri, Birer Sanat Eseri Gibi Harika Ve Kitaplar Dolusu Manayı İçinde Barındıracak Şekilde Yaratılmışlardır. Fakat Bu Dünya İçinde Anlam Vermekte Zorlandığımız Çok Sayıda Şey Vardır. Örneğin “Bu Dünya Ve İçindekiler Neden Yaratıldılar? Nereden Geliyoruz, Nereye Gidiyoruz, Gelenler Neden Geliyor, Ölenler Neden Ölüyor? Bu Dünya Sadece Keyif Alarak Yaşamak İçin Mi? Oysa Yaratılış Olarak Çok Üstün Olduğumuz Halde, Dünyadan Keyif Almada Neden Bir Serçe Kuşuna Yetişemiyoruz? En Üstün Varlık Biz İsek, Hayatı Sadece Hayvanlar Gibi Yiyip, İçip, Eğlenerek Geçirip, Sonrasında Da Ölüp Gidecek Miyiz?”

    Akıl Ve Vicdanı Ölmemiş Bir İnsan İçin; Aşılamaz, Anlaşılamaz Ve Akıl İle Cevabı Bulunamaz Bu Ve Benzeri Sorular Önünde Dururken, Huzurlu Bir Hayat Geçirmesi Mümkün Müdür? O Zaman Bize Bu Soruların Cevaplarını Bilecek Ve Bildirecek Birilerine İhtiyacımız Yok Mu?

    İşte Peygamberler, Allah C.C. Tarafından Bu Ve Benzeri Pekçok İçinden Çıkılmaz Soruların Cevapları İle Donatılıp, Bizim İçimizden Bizim Gibi İnsanlar Olarak Gönderilmişlerdir. Ellerinde Allah C.C.’ın Bizden İstediklerinin Ve Bizim İnsan Olarak Mahiyetimizi Anlatan Kitaplarla Bizlere Bu Dünya Sarayının Sırlarını Anlatmakla Vazifelidirler.

    İkinci Misal

    Kendimizi; Gözlerimiz Bağlı Olarak, Bir Helikopter İçinde, Uzak Bir Yerde Bulunan, Bir Bahçeye Bırakıldığımızı Farzediyoruz. Bırakıldığımız Yerde; Bizim Gibi, Bizden Evvel Bırakılan Başkaları Da Var. Gözümüzü Açtığımızda, Önümüzde Tam Da Bizim Damak Zevkimize Uygun Yiyecekler, Rahat Etmemiz İçin Her Türlü Masraflar Ve Bizim İçin Sürekli Hizmet Eden Hizmetçiler Olduğunu Görüyoruz. Aynı Şekilde Her Gelen Misafir İçin De Aynı İkramlar Hazırlanmış.

    O Anda İlk Olarak Ne Düşünürüz? “Bizler Neden Buradayız? Bu Sofraları Kuran Kim, Bu Hizmetçiler Neden Bize Hizmet Ediyor? Bu Sofrayı Kurduran Bahçe Sahibi Bizden Ne İstiyor?” Diye Mi Düşünürdük, Yoksa, Düşünmeye Gerek Duymaz Ortamın Keyfini Mi Çıkarırdık?

    Eğer İnsan İsek, Bizdeki Akıl İle Neden – Sonuç Arayışına Girer Ve Düşünmeye Başlar. Hatta İlk Önce Kuşku İle Bu Bahçeye Yaklaşır, Kafamızdaki Soruların Cevaplarını Bulmaya Çalışır Sonra Soru İşaretleri Kaybolunca İstifade Etmeye Başlardık.

    İşte Deistler Bu Bahçeye Bırakıldıktan Sonra O Bahçedeki Yiyecekleri Yiyip Keyfetmemiz Gerektiğini, Bahçenin Ve Bizim Bir Gayemizin Olmadığını Savunurlar. Dahası Bu Felsefeye Göre İnsan Serbest Olduğu İçin Herhangi Bir Ceza – Mükafat Söz Konusu Değildir. Yani Misalden Devam Edecek Olursak, Başkasının Hakkını Yiyen İnsan Bir Ceza Görmeyeceği Gibi, Zulme Maruz Kalanların Da Hakları Aranmayacak Ve Yapanın Yaptığı, Yanına Kâr Kalacaktır. Böyle Bir Ortamı Hayal Edebiliyor Musunuz?

    Oysa Akıl Ve Vicdanımız Şunu Arzu Eder: O Bahçeye Gelen Misafirlere, Davet Sahibi Hakkında Bilgi Veren, Gelmelerindeki Sebepleri Anlatan, Bahçenin Kurallarını Hatırlatan Ve Oradakilerin Haklarını Muhafaza Eden Bir Görevli Olmalıydı. Büyük Bir Mekana Davet Edildiğimizde, Bizi Karşılayan Veya Yol Gösteren Bir Kılavuz Yoksa Bunu Bir Eksiklik Olarak Görmüyor Muyuz? Veya Yeterince Yönlendirme Tabelası Yoksa, Burası Nasıl Mekan, Burayı Yönetenler Nasıl Yönetici, Yönetmeyi Bilmiyorlar Diye Sitem Etmiyor Muyuz?

    Basit Bir Bahçede Veya Binada Bile Ne Yapacağımızı, Nereye Nasıl Gideceğimizi Bilmek İçin Kılavuza İhtiyaç Duyan Veya Uyarı Levhalarına İhtiyaç Bizler; Koskoca Kâinatta Neyi, Nasıl Yapacağımızı Bildiren Elçilere Nasıl Gerek Yok Deriz?

    Deizm Propagandası Yapan Bir Kitapta, Amerika’da Deizm Merkezleri Kurulduğu Ve Bu Merkezlerde Deizm Danışmanları Olduğunu Yazıp Ve Deizmi Anlamak İçin Mutlaka Okunması Gereken Kitapların Listesini De Altına Eklemeyi İhmal Etmiyordu. Peygamberlere, Kitaplara Gerek Yok Felsefesi İle Ortaya Çıkan Bir Akım, Kendi Felsefesini Anlatmak İçin Danışmanlara Ve Kitaplara Yönlendiriyor. Bu Kadar Büyük Çelişki Olabilir Mi?

    Tüm Kainatı Ve İçindekileri Alakadar Eden Kulluk Hakikatinin, Elçisiz Ve Kitapsız Olmasını Beklemek Kadar Abes Birşey Olamaz. İşte Peygamberler, Bu Kainat Bahçesinin Neden Var Edildiğini, Bu Kainatın Sahibinin Bizden Ne İstediğini, Kainattaki Nimetlerden Nasıl İstifade Edeceğimizi, Bu İstifadenin Kurallarını Anlatan, Kainatın Sahibi Tarafından Vazifelendirilen Görevlilerdir.

    Üçüncü Misal

    En Son Teknoloji İle Donatılmış, Harika Dersliklerin Ve Laboratuvarların Bulunduğu Bir Okul Olduğunu Farz Ediyoruz. Okula Öğrencisinden Müdürüne Kadar Herşeyi İle Tamam Olduğu Halde, Okula Öğretmen Atanmadığını Duysak Okul Hakkında Ne Düşünürdük?

    “Çocuklar Kendileri Kitaplarından Öğrenmeleri Gerekenleri Öğrenir, Mezun Olur, Öğretmene Gerek Yok” Mu Derdik, Yoksa “Kitaplar Olsa Da Kitapların İçindekini Bilen, Laboratuvarlardaki Cihazları Kullanabilen, Okulun Kurallarını Bilen Öğretmenlerin Olmadığı Bir Okulda; Kitapların Da, Cihazların Da Hatta Okulun Da Anlamsız Olduğunu” Mu Düşünürdük?

    İşte Peygamberler, Bu Kainat Okulundaki İnsanların Vazifelerini Bildiren Kitapları İnsanlara Talim Ettiren, İstifadenin Kurallarını Anlatan Ve Kendileri De Bu Vazifelerin Şuuru İle Yaşayıp, Görevlerini Tam Yapan Örnek Kullardır.

    Misaldeki Öğretmenin Olmadığı Okulun Anlamsız Olması Gibi, Peygamberin Olmadığı Bir Dünya Okulu Da Anlamsız Olacaktı. Ders Vereni Olmayan Bir Ders Kitabı Anlamsız Bir Kağıt Parçasından İbaret Kalması Gibi; Dünyadaki, Akıl İle Cevap Bulunamayan Pek Çok Mesele De Cevapsız Kalacak. Kainat Kitabı Bir Anlam İfade Etmeyecekti.

    Sonuç

    Az Önce Verdiğimiz Misallerden Hareketle, Allah C.C.’ın Hakîm, Yani Hikmetsiz Olmayacağını İfade Etmeye Çalıştık. Evet, Deistlerin De İtiraf Ettiği Gibi Hikmetsiz Bir Yaratıcı Olamaz. Yani Kainatı Sırf Bir Oyun Ve Oyalanma Olsun Diye Yaratmış Bir Yaratıcı Olmadığı Aşikârdır. Madem Yaratıcı Hikmet Sahibidir, Başı Boş Ve Gereksiz İş Yapmaz, O Zaman Kainatı Ve İçindekilerin Yaratılış Gayelerini Bilecek Ve Bildirecek Elçilere Ve Kitaplara Gerek Vardır.

    Bu Elçi İnsan Olmalıdır, Çünkü İnsan Olmasa, İnsanlara Her Cihetle Örnek Olamaz. O Elçi De İnsanlar Gibi Yaşamalı, Hasta Olmalı, Evlenmeli, Çocuk Sahibi Olmalı, Kendi Geçimi İçin Çalışmalı Ve Onu Vazifelendiren Rabbine İbadetin En Mükemmelini Yapmalı Ki, İnsanlar Onu Her Cihetle Örnek Alsınlar. Bu Elçi Olağanüstü Bir Varlık Olsaydı, O Zaman Her Haliyle İnsanlara Örnek Olmazdı. Bizler Günlük Hayatta, Rabbimizin Bizden Nasıl Bir Yaşam Sürmemiz Gerektiğini, Ne Yaparsak Bizden Memnun Olacağını Peygamberimizden Öğreniyoruz. Eğer Peygamber Yerine Bir Melek Elçi Olarak Gönderilseydi Uyumayan, Hasta Olmayan, Acıkmayan, Evlenmeyen Bir Elçi İnsanlara Nasıl Örnek Olabilirdi?

    Ayrıca Bu Elçi Kitap Sahibi Olmalıdır. Çünkü Elçi Vazifesini Yapıp Vefat Ettikten Sonra Onun Tebliğ Etmekle Yükümlü Olduğu Hakikatler Sonraki Nesillere Değişmeden Aktarılmalıdır. Bu Nedenle İlahi Kitaplar Gönderilmiştir. Bu Kitaplar Da, Okulda Sınıf Geçen Öğrencinin Kitabının Değişmesi Gibi, İnsanlığın Zaman İçindeki Medeniyet Sınıfı Seviyesine Göre Farklı Şeriatlar İçerecek Şekilde Birden Fazla Olmalıydı. Bu Nedenle Pekçok Peygambere Sayfalar (Kitapçıklar) Veya Kitaplar Verilmiştir. Son Peygamberi Muhammed Mustafa (Sav) İle De Diğer Tüm Önceki Kitapların Şeriatlarını İçeren Son Ve En Kapsamlı Kitabını Göndermiş Ve Kıyamete Kadar Gelecek İnsanlığa Bu Kitap Vasıtasıyla Dünya Ve Ahiret Saadeti İçin Yapmaları Gerekenleri Bildirmiştir. İnsanlığın Medeniyet Tahsilinin Son Sınıfı Olan Ahirzamanın Ders Kitabı Kur’an-I Kerim, Muallimi İse Hazreti Muhammed Mustafa’dır (Sav).


      Forum Saati Ptsi Nis. 29 2024, 11:36